James Bond’un gümüş renkli Aston Martin’ini sürdüğü büyüleyici İskoç vadileri ve derelerinden, Ürdün’de çekilmiş ve başka bir dünyadan gelmiş gibi duran kırmızı çöl sahnelerine, dünyanın en sinemasal manzaraları çoğunlukla size bir uçak yolculuğu mesafesinde bulunuyor. Böylece sinemadan ilham alan ziyaretçiler, olağanüstü film mekanlarına yakından bakma şansına kavuşuyor. Sinemadaki favori anlarınızın ve karakterlerinizin izinde gitmeniz için size burada birkaç yol önerisi sunuyoruz.
Filme adını veren Batı Londra mahallesi Notting Hill’den tutun da 1960’ların ‘zevk alemlerindeki Londra’sını resmeden Austin Powers’a ve Love Actually’nin karla kaplı modern manzaralarına dek (Peter ve Juliet’in insanın kalbini ısıtan düğününü yeniden yaşamak için Mayfair’deki Grosvenor Chapel’e gidin), İngiltere’nin başkenti her zaman ikonik bir pop kültür lokasyonu oldu.
Ancak Londra dışına çıktığınızda da, Birleşik Krallık’ın birçok bölgesinin tarihe geçmiş filmlerin ve televizyon dizilerinin çekim mekanı olduğunu göreceksiniz. Örneğin Oxford Üniversitesi’ne seyahat edip burada Harry Potter’ı deneyimlemenin büyüsünü yeniden, ilk defaymışçasına yaşayabilirsiniz. Ne de olsa bu üniversite, dünyanın en eski eğitim kurumlarından olmasının yanında, büyücüler okulu Hogwarts Castle’ı oluşturan, rüyalardan çıkmış kulelere ev sahipliği yapıyor. Keşiflerinizde Christ Church ve New College’a da odaklanın.
Ya da Londra’nın batısına gidin ve Downton Abbey’nin çekildiği 17’inci yüzyıldan kalma Highclere Castle’ın görkemine tanıklık edin. Birleşik Krallık’ın insanı geçmişe götüren tarihi mekanları beyaz perdedeki çekiciliğini korumaya devam edecek.
Afrika kıtası, sinemada her zaman büyüleyici bir yer olarak resmedilmiştir. Güney Afrika’nın yumuşak ikliminin de katkısıyla, Gökkuşağı Ulusu olarak bilinen Afrika, global sinema endüstrisine benzersiz güzellikler sunmaya devam ediyor.
Örneğin Johannesburg gibi metropollere gittiğinizde tüyler ürpertici District 9 filminin geçtiği yerleri gezebilir, komedi filmlerinin benzersizlerinden olan Tanrılar Çıldırmış Olmalı’da görülen Kalahari çölünün zebralar, kaplanlar ve antiloplarla dolu olduğuna tanıklık edebilirsiniz. Güney Afrika’nın Batı Burnu ise, 2.800 kilometre uzunluğundaki ışıltılı sahil şeridi, kristal rengi suları ve şeker beyazlığında kumlarıyla, 2014 tarihli Mükemmel Dalga filminde görülebilir. Bu film Cape Town'ın rahatlıkla erişebileceğiniz plajlarında çekilmişti.
Fransa, film tarihinde silinmez izler bırakmış bir ülke ve muhtemelen başka hiçbir Avrupa şehri Paris’in sinematik büyüsüne sahip değil.
Tıpkı Amélie Poulain gibi siz de Montmartre mahallesinin büyüleyici kafelerinde ve labirentimsi sokaklarında gezinebilirsiniz. 1999 tarihli Amélie filminde yer alan bu keyifli mekanları deneyimlerken, Amélie'nin filmdeki çalışma mekanı Café des 2 Moulins’de kahvenizi yudumlamayı da unutmayın. Fransa’nın başkenti, elbette, sayılamayacak kadar çok başka filmde de başrolde. Eğer aksiyon filmlerine düşkünseniz, The Bourne Identity filminin nefes kesici kapanış sahnelerinin geçtiği Pont des Arts’ı hemen hatırlayacaksınız. Gerilim sevenler ise, Tom Hanks’in Da Vinci Şifresi filminde canlandırdığı Robert Langdon’ın izinde Louvre müzesini gezebilirler.
Ayrıca biraz daha güneye giderek Provence’in şarap bağlarında büyüleyici Fransa manzaralarını seyre dalabilirsiniz. A Good Year filminde Château La Siroque olarak sunulan rustik Château La Canorgue, Bonnieux şarap imalathanesine de uğramanızı tavsiye ederiz.
Kendi Paris maceranıza başlarken ise, Işıklar Şehri’nin kalbinde yer alan Paris Marriott Champs Elysees Hotel’de kalabilirsiniz.
2011 tarihli Görevimiz Tehlike: Hayalet Protokol filminde Tom Cruise’un Dubai’deki Burj Khalifa gökdelenine tırmandığı o gergin, izleyenlere tırnaklarını yediren anları kim unutabilir? Dünyanın en yüksek binasında çekilmiş bu efsanevi sahneler, Birleşik Arap Emirlikleri’nin kendisini sinema dünyasında zirveye taşıdığı anı sembolize ediyordu. O günden beri, Ortadoğu’nun bu benzersiz şehri pek çok epik maceraya ev sahipliği yaptı.
Furious 7’de Vin Diesel’in Abu Dhabi’deki Etihad Kuleleri’nden arabasıyla uçmasından tutun, Star Trek Beyond’da Dubai’nin fütüristik Jumeirah Beach Residence’ına dek, gelecekte çekilecek filmlerde Birleşik Arap Emirlikleri’nin ultra-modern manzaralarını daha çok görmeye hazırlanın.
Emerald Adası’nın rüzgarla kuşatılmış manzaraları, buranın insanlarının mizah anlayışı ve sıcaklığıyla birleşince, ortaya büyüleyici bir sinema mekanı çıktı. İrlanda Cumhuriyeti’nin insanı şaşkına çeviren güzellikteki adaları, The Banshees of Inisherin filminin en güzel yanlarını oluşturuyordu belki de. Eğer filmdeki plaj sahnelerine aşık olduysanız, mutlaka Keem Körfezi’ndeki Achill Adası’na uğrayın. Brendan Gleeson’un muhteşem The Guard filminde gördüğümüz ve tepeler boyunca uzanan yollarıyla insanın başını döndüren County Galway’i de mutlaka ziyaret edin.
Daha az bilinen bir gerçekse şu: Star Wars filmlerindeki pek çok sahne İrlanda’da çekilmişti aslında. Buradaki kayalık Skellig Michael adası, Ahch-To için mükemmel bir mekan işlevi gördü. Buraya bir tekneyle ulaşabilirsiniz.
Pek çok Amerikalı ve Avrupalı ressam ve yazar, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki yıllarda Fas‘a yerleşti ve o zamandan beri de bu büyüleyici Kuzey Afrika ülkesi Hollywood’a ilham kaynağı oldu.
Daniel Craig’in canlandırdığı James Bond, 2015 tarihli Spectre’da önce Oriental Desert Express trenine biniyor, sonra da Fas’ın baş döndürücü çöl güneşi altında Oujda şehri yakınlarındaki nefes kesici manzaralar arasında çekilmiş bir tren seyahati yapıyordu. Fez şehrinin enerjiyle dolup taşan pazarları ve dar ‘souk’ları ise, Indiana Jones and the Dial of Destiny filminin nefes kesici tuk-tuk takip sahnelerinde başroldeydi.
Fes Marriott Hotel Jnan Palace’ı seyahat etmek için kusursuz bir üs olarak kullanarak, bir UNESCO Dünya Kültür alanı olan Fez’i gezmeye başlayın.
Roma Tatili filminde Roma’nın ünlü İspanyol Merdivenleri’nde Cary Grant ve Audrey Hepburn’ün buluştukları andan tutun da, Baba filmlerinde Robert De Niro’nun Sicilya kasabaları Forza d'Agrò ve Savoca’da etrafı kolaçan ettiği sahnelere dek, Hollywood’un en önde gelen yönetmenleri on yıllardır İtalya’yı zamansız bir tuval olarak kullandılar. Ülkenin derin tarihine ve güzel manzaralarına bakınca, neden böyle yaptıklarını anlamak da hiç zor değil.
Filmler ayrıca daha az bilinen İtalyan güzelliklerini vurgulamanın da bir yolu oldu. Tıpkı Yetenekli Bay Ripley’de gördüğümüz, Ischia’da yer alan büyüleyici Aragonese Kalesi ve Toskana Güneşi Altında filmindeki baş döndüren dağ kasabası Cortona gibi.
2017 tarihli Mad Max: Fury Road filmi boyunca Namib Çölü’nde tozlara bulanmış halde ilerleyen kamyonları izleyenler için Namibia bir anda görülecek yerler listesine girdi, özellikle de film altı Oscar ödülü kazandıktan sonra. Ancak aslında Namibia’nın çarpıcı güzelliği yıllardır Hollywood’a ilham vermeye devam ediyordu.
1968 tarihli efsanevi sinema başyapıtı 2001: A Space Odyssey’in açılış sahneleri Spitzkoppe Dağları’nın granit tepeleri arasında çekilmişti. Daha yakın tarihli bir film olan Tom Cruise’un The Mummy’si ise, Namibia’nın Atlantik Okyanusu’na uzanan sahilindeki Swakopmund yakınlarında 2017 yılında çekilmişti. Bu iki lokasyon da, rehberli turlarla ziyaret edilebilir durumda. Namibia’nın muhteşem manzaralarını beyaz perdede gelecekte daha çok görmeye hazır olun.
Dünyada beyaz perdeyi Yunan Adaları kadar renkleri ve manzaralarıyla büyüleyen başka bir yer var mıdır? Pastel mavisi kuleleri, bembeyaz evleri ve ışıl ışıl, kristal mavisi sularıyla Messenia yakınlarında geçen Before Midnight’ın plaj sahnelerini ve Mamma Mia!’nın çekildiği büyüleyici Skopelos adasını hatırlayın. Bu olağanüstü Akdeniz manzaralarını ancak Yunanistan’da bulabilirsiniz.
Yunanistan’ın benzersiz coğrafyasında keşfedilecek binlerce yıllık bir geçmiş var. Mesela Agios Ioannis Kilisesi gibi nefes kesici manzaralar ve Kastro’nun kayalık kalıntıları gibi yerler başınızı döndürecek. Daha sonra bir kadeh şarap eşliğinde bir başka muhteşem Yunan sahil manzarasını izleme keyfi yaşayabilirsiniz.
Bazı manzaralar o kadar çarpıcıdır ki, onları beyaz perdeye yansıtmaktan başka çare yoktur. Ürdün’ün Wadi Rum çölü de, kırmızı kum tepeleri, rengarenk kanyonları ve kayalıklarıyla bir bilim kurgu filmi setinden farksız bir görünüme sahip. Arabistanlı Lawrence gibi sinema klasiklerinden Dune gibi çağdaş epiklere dek bu çöl dünyanın en önde gelen film lokasyonlarından biri haline geldi. Burada jeep’lerle yapılan turlar ve Bedevi kamplarına yapılan ziyaretler gerçek bir keyif kaynağı.
Dead Sea Marriott Resort & Spa’da çok geceli bir konaklama rezervasyonu yaptırarak Ölü Deniz’in sinemasal manzaralarının tadını çıkarabilir, sonra da Wadi Rum çölünü keşfedebilirsiniz.
Yayınlanma tarihi: Aralık 19, 2023
Eşsiz deneyimler ve olağanüstü otel markalarımızda ücretsiz konaklamalar için kullanabileceğiniz puanlar kazanın.
Ücretsiz KatılTelif Hakkı © 1996 - Marriott International, Inc. Tüm hakları saklıdır. Şirkete Özel Bilgiler